“AİHM KARARI TÜRKİYE’Yİ BAĞLAR”

IŞIN TOYMAZ

STUTTGART – Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Avrupa’yı bir kez daha düşman mı  ilan eti? 48. Muhtarlar Buluşması’nda  AİHM’in eski HDP Eş Genel Başkanı Demirtaş’ın tutukluluğunun sona ermesi yönündeki kararına “Bunun adı özgürlük değil düpedüz terörperestliktir” diyen Erdoğan, Avrupalı siyasetçilerin, hukukçuların ve Avrupa medyasının eleştiri oklarını yeniden üzerine çekti.

Konuşmasında sadece Avrupa’yı değil, siyasi rakiplerini de antisemitik imalar içeren iddialarla suçlayan Erdoğan’ın yanı sıra, hükümet yanlısı Sabah gazetesinin Almanya Sosyal Demokrat Partisi’ne (SPD) yakınlığı ile bilinen Friedrich Ebert Vakfı’na ağır ithamlarda bulunması büyük tepki çekti. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın AİHM’in Demirtaş kararı ve Avrupa’ya yönelik “teröristperestlik” ithamlarını Almanya’da görev yapan Türk hukukçu Özgür Dobruca ile görüştük.

Dobruca, yaptığı açıklamada Erdoğan’ın AİHM kararına ilişkin söylemlerinin Türkiye – AB ilişkilerinde telafisi güç hasarlara yol açabileceğine işaret etti. Mannheim Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu olan ve çalışmalarını Pforzheim kentinde sürdüren avukat Özgür Dobruca ile işte o söyleşimiz:

SEÇMENE YATIRIM

– Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın AİHM’in Selahattin Demirtaş kararına yönelik söylemlerini Almanya’da çalışmalarını sürdüren Türk hukukçu olarak nasıl değerlendiriyorsunuz?

ÖZGÜR DOBRUCA – Türkiye’de Mart ayında gerekleşmesi beklenen yerel seçimler dolayısıyla seçmene yapılmış bir yatırım olarak değerlendiriyorum. Türk halkını bir kez daha kutuplaştıran stratejik açıklamalar olarak görüyorum. Türkiye’de kötüye giden ekonomiye karşı halkın dikkatini başka yöne çekmek için yapılmış bir hamle gibi geliyor.

Erdoğan yine “dış güçler kartını” oynuyor. Gezi olaylarını ise terör olarak değerlendiriyor. Gezi olayları sona doğru sulandırıldı belki, ancak o bir halk hareketidir. Erdoğan’ın iç politikaya yönelik böyle açıklamalar yaptığını, seçmenine oynadığını düşünüyorum.

Karar, Demirtaş’ın hemen serbest bırakılmasını öngörüyor.  Erdoğan’ın “Bizi bağlamaz” demesi, hukuki açıdan dönüşü olmaz sonuçlara yol olacaktır. Ya da yine gündemi meşgul etmek, toplumun gazını almak için de açıklama yapmış olabilir. Yapmadığı şey de değil. Ancak Türkiye bu kararı göz ardı edemez.

– Hükümet yanlısı Sabah gazetesi SPD’ye yakınlığı ile bilinen Friedrich Ebert Vakfı’nı “Gezi olaylarını finanse etmekle” suçladı. AİHM kararına yönelik Erdoğan’ın sert sözlerine paralel Sabah gazetesinin Alman vakıflarını hedef alan ithamlarını nasıl okumak gerekiyor?

ÖZGÜR DOBRUCA – Türkiye’deki Alman vakıflarının temsilcilikleri uzun süredir hükümetin saldırılarının hedefinde yer alıyor. Bir süre önce de Yeşillere yakınlığı ile bilinen Heinrich Böll Vakfı, PKK destekçisi olmakla suçlanmıştı. Alman vakıfları Türkiye’de FETÖ casusluğuyla da itham edilmişti. Açıkçası Alman vakıflarını terörizmle ilişkilendirmek ya da suçlamak ne derece doğrudur? Onu söylemek zor. AKP iktidarı öncesinde de Avrupa Birliği’nin bazı faaliyetlerine ilişkin Türkiye’den eleştiriler yükseliyordu. Hablemitoğlu cinayeti gibi örneğin. AB’ye de soru işaretleriyle yaklaşılabilir.

Ancak bu söylemler, iddialar izafi olabilir. Yani vakıflarla ilgili politik söylemler yapabilme lüksünüz olabilir . Ancak AİHM kararına siyasi söylemlerle yaklaşmanın telafisi olmayabilir.

İLİŞKİLER KOPABİLİR

– Erdoğan’ın AİHM kararına ilişkin sert sözleri ve seçmene dönük Avrupa üzerinden kutuplaştırma hamlesinin Avrupa ile ilişkilerde  “dönüşü olmayan hasar yaratacağını” söylediniz. Örnekler misiniz?

ÖZGÜR DOBRUCA – Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamaları hukuki temeli olmayan, sadece politik açıklamalardır. “AİHM’in Demirtaş kararı bizi bağlamaz” demesi, Avrupa İnsan Hakları Konseyi kurucu üyesi olarak imza atmış bir ülkenin cumhurbaşkanı olarak kabul edilemez. Erdoğan’ın Avrupa’ya karşı saldırgan tutum sürdürmesi 31 Mart’taki yerel seçimlere kadar sürecektir. Ancak bu ilişkileri de felç edecektir. AB müzakerelerinin tamamen durdurulmasına yol açacaktır, ilişkiler yeniden kopma noktasına gelir.

– AİHM’in Demirtaş hükmünü, “AİHM kararları bizi bağlamaz” şeklinde değerlendiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçmişte AİHM’e üç kez başvurduğunu hatırlıyoruz. Son olarak 13 Mart 2017’de yeniden AİHM başvurusunu gündeme getirmişti.  Bu durumda AİHM bizi bağlar mı bağlamaz mı?

ÖZGÜR DOBRUCA – Erdoğan’ın açıklamaları Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı olarak olarak kabul görüyor, Türkiye’yi toptan zor duruma düşürüyor. İşine geldi mi başvurup, işine gelmedi mi ‘bağlamaz’ diyor.

Anayasa Mahkemesi’nin kararlarında da benzer tutum izledi. Erdoğan Avrupa nezdinde İnandırıcılığın kaybetti. Cezasını da Türkiye çekiyor.

AİHM’in kararını uygulamayan bir Türkiye, böylece Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde yer alan “mahkeme kararlarına bağlı olma yükümlülüğünü” ihlal etmiş olur. Yani tabii ki de bağlar. HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın tutukluluğuna son verilmesine hükmetti ve tutukluluk sürecinin uzatılması için yeterli hukuki dayanak bulunmadığına işaret etti. Bu durumda Demirtaş’ın serbest bırakılması gerekiyor. Ancak Türkiye’nin 3 ay içinde temyize gitme şansı da var. Sözün kısası AİHM kararı Demirtaş’ın en azından tutuksuz yargılanmasını öngörüyor. Türk mahkemeleri bu karardan sonra nasıl bir tutum izleyecek, temyiz sürecine mi gidecek, yoksa kararı kabul edecek mi, hep beraber bekleyip göreceğiz.

SİYASİ REHİNE

– Peki söylemlerinde diretirse?

ÖZGÜR DOBRUCA – AB’nin dehşete düştüğünü ya da düşeceğini sanmıyorum. Zaten bu tarz hareketleri, söylemleri Erdoğan’dan bekliyorlar. Yani bilindik davranışlar sergiliyor. Ancak hukukun belirli bir çizgisi vardır. Ya A ya B rayından gidilir. Hukuki açıdan bu açıklamalara da devam edilirse, bir kez daha söylüyorum, ağır sonuçları olacaktır. AB müzakerelerinin tamamen durdurulması gibi. Ayrıca AİHM kararına umursamamak ve bu tutum içine girmek ne yazık ki Demirtaş’ın siyasi rehin olarak tutulduğu değerlendirmesini de desteklemiş olacak. Türkiye’nin elini daha da güçsüzleştirir.

– Bir yandan Avrupa’yı teröristleri desteklemekle suçlamak, diğer taraftan Türkiye’de hukuk devletinin ve sivil yaşamın güçlendirilmesi için Türkiye’ye 2014-20120 yılları arasında tam 4,5 milyar Euro AB’nin yardımda bulunmasını kabul etmek çelişkili değil mi?

ÖZGÜR DOBRUCA – Sadece hukukçu olarak değil, Almanya’da yaşayan bir Türk vatandaşı olarak hem üzülüyorum hem de utanıyorum. Hem milyarlarca euro AB yardımı alıp hem de Avrupa’yı teröristlerle iş birliği içinde suçlamak Avrupa kamuoyunda da büyük tepki görüyor. Bu tarz açıklamalar hem Türkiye’nin imajının ciddi şekilde darbe almasına yol açıyor hem de buradaki Türkleri negatif şekilde etkiliyor. “Hem para alıyor hem de hakaret ediyor. Bu ne perhiz ne lahana  turşusu” sözlerine biz maruz kalıyoruz.  Erdoğan politik figür olarak bugün var, yarın yok, ama Avrupa’daki Türkler bu olumsuzluğu ne yazık ki sonuna kadar hissediyor.  Zaten toplumun her kesiminden sürekli olarak “Erdoğan” sorularına maruz kalıyoruz. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı mantıklı bir şekilde kollayacak cevaplar bulamıyorum. AİHM’nin Selahattin Demirtaş hükmü ile ilgili açıklamalarıyla bizleri yine çok zor duruma düşürdü.