Domino teorisi yeniden gündemde, Berlin çok dikkatli

FRANKFURT – Berlin’de siyaset sınıfının Türkiye’deki siyasi gelişmelere ağır eleştirilerde bulunmasına rağmen, Ankara ile ilişkileri yeniden ısıtmaya çalışmasının ardında “ekonomik gerçekler” yatıyor. AKP Başkanı ve Türkiye Cumhurbaşkanı  Recep Tayyip Erdoğan’ın 28 Eylül’deki Berlin ziyareti öncesinde Alman ekonomisinin önde gelen isimleri, iki ülke arasındaki ilişkilerin ekonomik gerçeklerle uyumlu bir biçimde gelişmesi için çağrılarını yinelediler.  “Çöken bir Türkiye’nin Almanya ve Avrupa’yı da uçuruma çekeceği” iddiaları artık ekonomi dünyasının önde gelen isimleri tarafından da ifade ediliyor.

Alman Ekonomisi Yakın ve Orta Doğu Birliği Başkanı Oliver Hermes’in, hafta içinde günlük ekonomi gazetesi Handelsblatt’a yaptığı açıklamalar, Alman iş dünyasında Türk bilmecesinin aldığı boyutların etkisine dair yeni bir kanıt oldu. Daha çok orta ölçekli işletmelerin temsilcisi konumunda bulunan Oliver Hermes,  Türkiye ekonomisindeki gerilemenin endişe verici sonuçları olduğunu kabul ederken “ancak gölge varsa ışık da vardır” sözleriyle “Türk krizinin önemli fırsatlar içerdiğine” dikkat çekti.

Büyük ve genç bir nüfusa sahip olan Türkiye’deki işgücünün iyi eğitimli olduğunun altını çizen Hermes,  Türkiye’deki güncel kırılmaların Alman siyasetince olsun Alman ekonomisinin yönetim katmanlarınca olsun, yeterince ciddiye alınmadığını savundu.

İHRACAT VE İTHALAT TUZAKLARI

Angela Merkel hükümetinin ortağı SPD’nin Genel Başkanı Andrea Nahles’in Türkiye’ye gerektiğinde mali destek verilebileceği yolundaki açıklamalarını da değerlendiren Oliver Hermes, Türkiye’deki krize siyasal değil ekonomik bir gözlükle bakılmasını önererek, “Eğer ekonomik çerçeve koşullarına bakılırsa, büyük, görece genç bir nüfus ve iyi bir eğitim düzeyi var. Bütün bunlar Türkiye’nin gelecekte de hesaba katılması gerektiğini gösteriyor. Ancak orada şu andaki kırılmalar ve çarpıklıklar Alman siyasetince olduğu kadar Alman uzmanlarca da küçümseniyor” dedi.  Alman ekonomisinin önde gelen sözcülerinden bir yetkilinin bu tür açıklamalarda bulunması, özellikle ihracata yönelik Alman sermaye çevrelerinin Türkiye’ye “tehlikeli bir gerilim merkezi” olarak baktığını gösteren bir başka sinyal oldu.

Kendisinin özellikle reel ekonomideki gelişmelerle yakından ilintili bir temsilci olduğunu hatırlatan Oliver Hermes, Türkiye’deki krizin Alman reel ekonomisi üzerindeki etkilerinin  küçümsenmesinden yakınırken rakamlar da verdi. Almanya’dan bakıldığında, Türkiye’ye 20 milyar avroluk ihracat yapıldığını, Türkiye’den Almanya’ya ise 16 milyar avro tutarında bir ithalat gerçekleştirildiğini kaydeden Hermes, “Bunlar buradaki kilit endüstriler için önemli tamamlayıcı ürünlerdir. Bu akış birden kesilirse, Alman ekonomisindeki katma değer zincirine ileride ciddi biçimde ket vurulabilir” uyarısında bulundu. Böylece Alman ekonomisinin kilit noktalarından bir yönetici, ilk kez bu açıklıkta ve yaygınlıkta, Türkiye’den Almanya’ya ithalatın da Alman reel ekonomisi için artan önemine dikkat çekmiş oldu.

7200 ALMAN ŞİRKETİ

Türkiye ve yakın çevresindeki muhtemel gelişmeleri de yorumlayan Oliver Hermes, Türkiye’de halen 7 bin 200 yerleşik Alman şirketinin bulunduğuna işaret etti. Hermes, “Türkiye’nin çökmesi halinde” bütün bu şirketlerin de ağır zarar göreceğini, çünkü böyle bir düşüşün Türkiye’deki Alman şirketleriyle doğrudan bağlantılı Alman dev şirketlerinin bilançolarına olumsuz yansıyacağını vurguladı. Almanya’nın Avrupa ekonomisine ne denli karmaşık bir biçimde entegre olduğuna dair örnekler veren Alman uzman, şunları söyledi:

“Mesela bir Alman şirketler grubunun İtalya’daki şubesinin Türkiye’ye eskisi kadar ihracat yapamayacağı yerde de bu etki görülecektir. Yani sadece Almanya’dan yapılan ihracat tarafına bakılamaz. TL’deki düşüşle Türkiye’de finans ve sermaye piyasası yapıları sarsılıyor, büyük altyapı projeleri erteleniyor, yabancı doğrudan yatırımlar büyük oranda geriliyor, oysa Türkiye bunlara çok yoğun bir biçimde bağımlı. Bu mekanizma reel ekonomiyi de etkiliyor.”

ALMAN BANKA SİSTEMİ: 16-18 MİLYAR, AMA…

Alman finans sisteminin Türkiye’de “ateş içinde kalmış 16-18 milyar avroluk bir parası” dolduğuna dikkat çeken Oliver Hermes, bundan çok daha önemli sorunun, Avrupa finans sisteminin Türkiye’deki 140 milyar avroyu bulan kredileri olduğunu belirtti.  Asıl büyük mali tehdidin buradan kaynaklandığı görüşünü savunan Alman yönetici, zaten kendileri sorunlu Fransız, İspanyol ve İtalyan bankalarının böyle bir yükle ne yapacağının önü açık bir soru olduğunu yineledi.

DOMİNO TEORİSİ

Avrupa bankalarının bu bağlantıları nedeniyle Türkiye eğer ödeme güçlüğüne girerse, tüm AB içinde bir domino taşı etkisiyle yü yüze gelineceğini kaydeden Hermes, Avrupa bankalarının alacaklarının geri dönmemesi halinde böyle bir sonucun uzak bir ihtimal olmadığını kaydetti. Hermes, “Şu anda Türkiye’nin çöküşü halinde ortaya çıkacak ekonomik riskler konusunun küçümsenmesi gibi bir hatada bulunuluyor” diye konuştu.

Alman sosyal demokratlarının, SPD Başkanı Andrea Nahles’in ağzından, Türkiye’ye son tahlilde yardım edilmesi gerektiği açıklamalarını da değerlendiren Oliver Hermes,  önce AB ile Türkiye arasındaki siyasi ayrılıklar sorununun çözülmesi ondan sonra bu ülkeye ekonomik yardımda bulunulabileceği yaklaşımını eleştirdi. Alman ekonomisinin Ortadoğu’da da büyük sorunların ve fırsatların eşiğinde bulunduğunu kaydeden Hermes’e göre, Türkiye’den kaynaklanıp Almanya’daki reel ekonomiyi ve finans sektörünü vuracak risklerin küçümsendiği bir ortamda, Berlin’deki genel bakışı temsil eden Andrea Nahles’in “önce politik sorunlar giderilsin, ardından ekonomik yardım yapılır” şeklinde özetlenebilecek yaklaşımının olumlu sonuç vermesi zor.

(Fotoğraf: https://commons.wikimedia.org / Wolfang Pehleman – CC BY-SA 3.0)