Batı Anadolu ve demokrat akademide kirli oyunlar

OSMAN ÇUTSAY
FRANKFURT – Avrupa-Anadolu ilişkilerinin antik geçmişine yönelik yeni bir kitap sadece tarihte değil, yaşadığımız zamanda da birçok “doğru”nun gözden geçirilmesine yol açıyor. Kitap, genelde Türkiye gibi “azgelişmiş” ülkelerin akademilerine ve medyasına atfedilen bir dolu bayağılığın, Batı’nın merkezinde ve çok daha sevimsiz yüzleriyle yaşandığına tanıklıklar içeriyor. Bilgiler doğruysa, Batı akademisi Türkiye’deki ilişkiler ağının ve ayak oyunlarının çok da ötesinde veya ilerisinde bir yere sahip değil. Tersine, iki dünya birbirine çok benziyor.
Son 15 yıldır İslamcı siyasetin belirlediği akademisiz Türkiye, hukuksuzluğun kural olduğu bir alan ve o nedenle gereksizleştiriyor belki, ama bir süre öncesinde, 21’inci yüzyıla girerken de, Batı ve Türkiye akademilerinde birbirini aratmayan küçüklüklerin, ayak oyunlarının, tehdit ve şantajların sahneyi belirlediği anlaşılıyor. Örnekler acımasız.
Bunlardan biri, arkeolojiden. Son kitabı daha matbaadan çıkmadan, içerdiği tezlernedeniyle İngiliz ve Alman medyasında fırtınalar koparan jeoarkeolog-yazar Dr. Eberhard Zangger, bu çalışmasında kendi “kişisel Troya savaşında” yaşadıklarını, gerek akademik gerekse özel yaşamında geçen yüzyıl biterken nasıl “sıfırlandığını”da anlatıyor.
“Die Luwier und der trojanische Krieg” (Luviler ve Troya Savaşı) başlıklı kitap, çok özetle, Batı Anadolu’da bundan 3200 önce Miken ve Minos uygarlıklarının beşiği Yunanistan’dan çok daha gelişkin bir uygarlık bulunduğunu, Küçük Asya’daki çok sayıda krallığın ittifaklar kurarak bir arada yaşayabildiğini, içeride ve dışarıda, hatta deniz aşırı savaşlar yaptığını, ancak bu üstünlüğün Avrupa düşüncesi tarafından altüst edildiğini yazıyor. Dr. Zangger’e göre, 19’uncu yüzyılda Avrupa düşüncesi tamamen ideolojik gerekçelerle ve körü körüne bir Şark-İslam karşıtlığı üzerinden Anadolu-Yunanistan ilişkilerini tersine çevirmişti. Anadolu, sahnenin kenarına itilmişti.

CUMHURİYET AYDINI BU TEZLERE YABANCI DEĞİL
Türkiye’de cumhuriyet döneminin özgün kültür akımlarından Mavi Yolcular’ın Halikarnas Balıkçısı önderliğinde kamuoyuna mal etmeye çalıştığı, en azından cumhuriyet aydınının bir kesiminde başarılı olan “Anadolu’nun önceliği ve öncülüğü tezleri”, Dr. Eberhard Zangger’in bu kitabında yeni bilimsel bulgularla daha da sağlam “arkeolojik” temellere kavuşuyor.
Sadece o değil. Çünkü kitapta, Zangger’e yönelik akademi kaynaklı haksızlıklar ve oyunlar da yer alıyor. Kitap, 1990’lardave 2000’lerin başında Troya’nın tartışmasız efendisi kabul edilen, bu arada sadece Türk akademyası içinde değil siyaset sınıfında da sıkı dostlar edindiği anlaşılan ünlü Alman arkeolog Prof. Dr. Manfred Korfmann’ınustruplu bir biçimde şantajı bile kullanabilecek kadar acımasız bir kariyerist olduğuna dair sayfalar ve olaylar içeriyor. Dr. Zangger, kitabının ilginç sayfalarında Korfmann’ın nasıl bir hırsla Türkiye’deki hangi mahfelleri nelere oyuncak ettiğini belgeliyor.
Kitaba göre, 1998 ve 1999 yıllarında Manfred Korfmann ve ekibinin en önemli işi, Dr. Zangger’in en son teknolojiyle Troya çevresinin yeraltındaki kalıntıların, tortuların, kanalların vs. araştırılmasını engellemek. Zangger, helikopter ve elektromanyetik dalgalarla Troya çevresindeki geniş alanların araştırılmasını öneriyor, ancak Manfred Korfmann tüm nüfuzunu kullanarak bu önerinin hayata geçirilmesini önlüyor. 29 Haziran 1999’da Ankara hükümetine Troya’yı havadan ve en son teknoloji yardımıyla ölçümlerle taramayı öneren projesini sunmayı bekleyen Zangger, adeta kovuluyor. Özel hayatı ve akademik hayatı yerle bir oluyor. Korfmann’ınaldığı “önlemler”, şantaj ve mobbing gibi yöntemlerin sadece azgelişmiş Türkiye’ye değil, gelişkin Batı akademyasına da yeterince sızdığını gösteriyor.
Zangger, kitabının biyografik nitelikteki ilginç bölümlerinde 1999 yılı için şöyle yazıyor:
“Bir yanda BGR (Federal Jeobilimler ve Hammadde Kurumu-y.n.) ile ben vardık ve modern metodoloji eşliğinde Troya çevresindekiler hakkında daha çok şey öğrenmeye çalışıyorduk. Diğer yanda ise devletin maaş verdiği bir kazı başkanı vardı; bu başkan böyle bir bilgi artışını engellemek için her şeyi yapıyordu. Yılın ilk yedi ayında kiminle bağlantı kursak, Korfmann bizden çok önce ya oradaydı ya da en azından bir telefon etmiş oluyordu. (…) Korfmann, dışarıya Troya ovasında önemli bir şey bulunamayacağı nesnel argümanını bildiriyordu. Ama böyle olsaydı, projeye hiç sorunsuz izin verirdi. Tek sonuç benim korkunç bir biçimde rezil ve argümanlarımın da sonsuza dek çürütülmesi olurdu.”

DR. ZANGGER TROYA’YA GELMEMELİ!
Kitap, Manfred Korfmann’ın Ankara ve tüm etkili iş çevreleri nezdinde otoritesini nasıl kullandığını ayrıntılı olarak işliyor. Örneğin, Korfmann, Dr. Zangger’in bölgeye Ankara tarafından davet edilerek helikopterle elektromanyetik ölçümler yapmasına engel olunmazsa, kazı alanını ve o güne kadarki tüm sonuçlarını da yanına alıp terk edeceği, bu arada Koç ailesine karşı da elinden geleni ardına koymayacağı tehdidinde bulunuyor. Bu tehditler başarılı oluyor ve gerek Ankara, gerek Zangger’in bağlantı kurduğu Koç ailesi, projeye destek vermekten vazgeçiyor. Bu da “Troya’nın Atlantis efsanesine bile modellik etmiş olabileceği” teziyle bir dönem bütün dikkatleri üzerinde toplayan Dr. Zangger’in yaşamında nihai bir kırılma noktasına karşılık geliyor.
Böylece şantaj ve benzeri yöntemlerin, kendi “doğrularından” ve yerleştiği koltuklardan kolay kolay geri adım atmayan Batılı akademisyenlerin kariyer korumak için başvurduğu bir yöntem olduğu bir kez daha gözler önüne seriliyor.

KİTAP TÜRKÇEYE GİRECEK
Öte yandan Uluslararası Frankfurt Kitap Fuarı çerçevesinde piyasaya verilen Eberhard Zangger’in yeni kitabı, Türk yayın dünyasında da ilgiyle karşılandı. Bu yeni kitapla birlikte önceki yıl İngilizce ve Almanca olarak yayımlanan “The Luwian Civilazation” adlı kitabının da Türkçesinin yayımlanması için bazı yayınevlerinin yazarla bağlantı kurduğu öğrenildi.